Blog Detay

Coğrafya Yalan Söylemez En Büyük : Konya
Konya’ya gitmek, sadece Türkiye’nin yüzölçümü bakımından en büyük şehrine adım atmak değil; zamanın, inancın ve kültürün binlerce yıl boyunca katman katman biriktiği topraklara dokunmaktır. Bu şehirde her sokak bir dua gibi akar, her taş geçmişin hikâyelerini fısıldar. Çünkü Konya’da sadece haritalar değil, kalpler de büyüktür.
Sabahın erken saatlerinde Mevlana Meydanı’nda atılan ilk adım, insanı dünyadan soyutlar. Bir anda maddi kaygılardan uzaklaşır, ruhuna eğilirsin. “Gel, ne olursan ol yine gel” diyen Mevlana’nın sözleri sadece kulaklarda değil, yüreklerde yankılanır. Türbenin içine girdiğinde duyulan o hafif ney sesi, dışarıdaki tüm gürültüyü unutturur. Mevlana burada bir isim değil; bir hissiyattır. Onun bıraktığı iz, sadece bir tasavvuf öğretisi değil, tüm Konya'nın insanlara sunduğu içsel bir yolculuktur.
Ama Konya yalnızca maneviyattan ibaret değildir. Bu şehir aynı zamanda Türkiye’nin zengin mutfak hazinelerinden biridir. Fırından yeni çıkmış bir etli ekmek, Konya usulü bamya çorbası, nar gibi kızarmış tirit, ya da belki bir düğün yemeği olan arap aşı… Hepsi bir kültürün, bir tarihin ve bir misafirperverliğin izlerini taşır. Burada yemek sadece karın doyurmaz; anı yaratır, insanı bir araya getirir. Her lokma, Konya’nın geçmişine, özüne ve bereketine açılan bir kapıdır.
Biraz şehir merkezinden uzaklaştığında, seni uçsuz bucaksız ovalar karşılar. Bozkırın yalınlığı, sadeliği insana iyi gelir. Sanki doğa, “Azla yetinmeyi öğren” dercesine sade ama görkemlidir. Beyşehir Gölü’nün durgun sularına bakarken zaman yavaşlar. Gökyüzünün mavisiyle suyun mavisi birbirine karışır, insan nerede bittiğini bile ayırt edemez. Sille Köyü gibi tarihî yerleşimlerdeyse taş evlerin arasındaki dar sokaklarda gezinirken kendini başka bir çağda bulursun.
Konya’da zamanın başka aktığını hissedersin. Ne modern hayatın telaşı ne büyük şehirlerin kaosu vardır burada. Her şey yerli yerindedir. İnsanlar sakin, konuşmalar ağır, selamlar içtendir. Camiden yükselen ezan sesiyle, fırından gelen çörek kokusu aynı sokakta birleşir.
“Coğrafya kaderdir” derler ya hani, Konya da bunu sonuna kadar yaşatır insana. Genişliğiyle, boşluğu değil derinliği sunar. İnsan bu şehirde kendine döner, içini duyar. Kalabalıklar arasında kaybolmak yerine, sessizliğin içinde bulunur.
Ve o zaman anlarsın… Konya sadece Türkiye’nin en büyük yüzölçümüne sahip ili değil; en büyük hissiyatlara, en derin köklere ve en zengin maneviyata da sahip bir yerdir.
Yazar : İsmail Dündar
Bir Yorum Bırakın !
SON BLOGLAR
SON YORUMLAR
- Muhammed Can on İtalya’nın Ruhu: Roma Sok...
- Filiz on Coğrafya Yalan Söylemez E...
- İsmail Dündar on Türkiye’nin Kalbinde Kapa...
- Sinan Donmez on İtalya’nın Ruhu: Roma Sok...
- Aslıhan on İtalya’nın Ruhu: Roma Sok...
Filiz - dumanfiliz34@hotmail.com
Konya'ya karşı ön yargıları yıkan bir blog yazısı olmuş.Yolum düşerse mutlaka gezip görmek istiyorum.